bugün

entry'ler (1780)

30 kasım 2012 doğalgaz zammı

elektrik santrallerine verilen doğalgaza zam yapılmıştır. gelecek ay elektrik faturası ele alındığında anüs bölgesinde bir acı, sızı hissedilirse akıllara gelsin efendim.

blake griffin

ligi domine edebilecek bir potansiyele sahiptir kendisi. patlayıcılığı, ribaund yeteneğinin yanı sıra pas yeteneği de sıra dışı. yalnız gençken atlamalar zıplamalar güzel tabi de oyun stili çok sakatlanmaya müsait. geçen seneyi zaten kenarda geçirdi sakatlanmamaya dikkat etmeli. aman nazar değmesin hellboy'uma. serbest ve orta mesafe atışlarını da çalışarak belli bir düzeye getirebilirse dadından yinmeyecektir bu zıplak oğlan.

ayrıca beyaz değil melezdir;
görsel

özlediğiniz kişi şu an başkasıyla uyuyor

the person you have missed, is sleeping with someone else at the moment. please never try again. ardından da bob marley çıkıp "everything is gonna be alright" dese yeni bir hayattan önceki son uykusuna gönül rahatlığıyla dalabilir insan.

kürtleri sempatik göstermek için söylenen yalanlar

efendim kürtler şöyle, fransızlar böyle, tarzı genellemelerin alayının fason, çakma, kolpa olduğunu zaten herkes bilmektedir. mesele o değildir. mesele en basitinden "nelerimize ortak olmuşlar" cümlesinde beliren "biz" ve "onlar" ayrımıdır. bu ülkede bu ayrım devam ettiği sürece ne azınlıklar haklarına kavuşabilirler ne de rahat edebilirler.

kürtler azınlık sayılmıyor misal. bir de bununla övünürüz biz "bizden sayıyoyuruz işte" mantığı vardır. ulan zaten senden. en az 700-800 yıldır o coğrafyada seninle birlikte yaşamış. lozan'da yeni kurulacak olan ulus-devlet problem yaşamasın diye sadece gayrımüslimler azınlık sayılmış, kürtlere azınlık hakları verilmemiştir. oysa ki bir ülkede kimin azınlık olduğuna o ülkenin devleti karar veremez. türkiye'nin de üye olduğu birleşmiş milletler'in bir azınlık tanımı vardır, bir topluluğun çoğunluktan farklı olan özellikleri o topluluk için vazgeçilmez, hayati derecede önemli ise o topluluk azınlıktır. adamın kendine has dili var ulan daha ne olsun? mustafa kemal atatürk'ün, zamanında yeni kurulan devletin dinamiklerinin zarar görebileceğini hesaba katarak-haklılığı tartışılır olsa da-zekice uyguladığı bir politikayı üstünden 80 yıl geçtikten sonra değişen konjonktüre rağmen hala sürdüren, statükoculuktan başka hiçbir planı, stratejisi olmayan bugünkü çakma atatürkçüler yüzünden bu insanlar yıllarca dillerini konuşamadılar. dillerinde eğitim göremediler. müzik yapamadılar, gazete okuyamadılar.

ayrıca şu kuruluş savaşında omuz omuza vuruşma konusuna gelelim. türk solu "allah bir" dese şüphe ederim bir kere. ayrıca bir etnisitenin vatanına sadakatini verdiği şehit sayısıyla mı ölçüyoruz? en çok şehidi bursa vermiş en sadık il bursa olsun mesela. güneydoğu bölgesinden 1000 kişi gelmiş savaşmış işte ulan ne bekliyorsun? o dönem oradaki nüfusu biliyor musun? peki kaç tanesinin askerlik yapabilecek durumda olduğunu? bunun belli bir sınırı mı var? o sınırdan daha az sayıda şehit verince ihanet mi etmiş olunuyor yani nedir?

bizden olanı ötekileştirdiğimiz sürece başımız daha çok ağrıyacaktır. devlet için en sorun çıkarmayacak vatandaş, devletten haklarını alan vatandaştır. sen insanlara haklarını vermezsen, o insanlar sana sorun çıkarır. en basitinden yukarıda bir yazarın dikkat çektiği gibi "benim kürt arkadaşlarım da var"*, "bize ihanet ettiler" gibi ötekileştirici söylemler bu yaraya tuz basmayacak, yarayı daha da derinleştirecektir. bu mantık sadece bu konu için geçerli değil. başörtü takıyor diye yüksek öğrenim hakkını vermemenin, müslüman diye azınlıktan saymayıp insanların konuştukları dillerini yok saymaktan hiçbir farkı yok.

faşizm çirkin bir şeydir. her türk asker doğmaz, her diyarbakırspor taraftarı terörist değildir, her başörtülü rejim karşıtı değildir, her milliyetçi ırkçı değildir, bu hariç tüm genellemeler yanlıştır, dayatmadır, faşizmdir.

mükremin çıtır

(bkz: kısa cümleler uzun bir hayat)

giovanni trapattoni

an itibariyle türk milli takımının başına geçeceği dedikoduları dolaşmaya başlayan adam. avrupa'nın farklı liglerinde şampiyonluklar yaşamış, irlanda gibi yetenek yoksunu bir milli takımı taş gibi takım yapmış hoca. hücum pres istiyorum ayağına umut bulut'u milli takıma çağırma ihtimalinden korksam da çok isterim görevin ona verilmesini. bekleyelim görelim.

harry kewell

her takımda bazı özel oyuncular vardır. ben bunlara kardeşim derim. kardeşim kategorisine sokmak için genelde o takımın başarısındaki payına ve mental olgunluğuna bakarım. örneğin liverpool - gerrard, barcelona - xavi, fenerbahçe - alex de souza, milan - pirlo vs...

bu oyuncuların ortak özelliği neredeyse hiçbir pozisyonda haklarında "ulan oraya değil de buraya atsaydın ya o topu" veya "orada şut çekilir mi sağdan adam yardırmış" türü cümleler kuramazsınız. çünkü o kadar futbolu bilirler ki hep en doğru tercihi yaparlar, topu hep en iyi kullanılabileceği şekilde kullanırlar. hatta çoğu zaman izleyicinin göremediği bir boşluğu görüp oraya atarlar topu siz şaşakalırsınız. bunların maçlarını izlerken verdiğim tepkiler aynıdır. liverpool yeniliyor mu "atar gerrard kardeşim bi tane şimdi" der geçerim. nitekim atar da... ya da alex'in bir arapasına bakar fenerbahçe'nin golü bulması.

bugüne kadar galatasaray'da kardeşim statüsüne getirebildiğim bir oyuncu olmamıştı. tugay kerimoğlu'nu galatasaray'dayken doğru dürüst izleyemedik yaş itibariyle. izledik ama o zamanlarda futbol bizim için okocha'nın atacağı bir iki çalımdan ibaretti. hagi vardı büyük topçuydu ama profosyonel değildi, sorumsuzdu. daha sonra harry kewell denen adam geldi galatasaray'a. cm01/02'nin radebe'li, viduka'lı, ferdinand'lı efsane leeds united'ından bilirdik arkadaşı. raket gibi solunu bilirdik. liverpool'da oynamıştı. galatasaray'daki topa ilk dokunuşu gol oldu yamulmuyorsam harry neler yapacağının sinyallerini veriyordu daha topa ilk dokunuşunda.

işte bu harry kewell denen adam artık galatasaray'daki kardeşimdir. o nasıl bir futbol bilgisidir, o nasıl bir mental olgunluktur, o nasıl bir klastır yarabbi. tuhaf şeyler söylendi hakkında. sakat, kondisyonu yok, 60 dakikalık oyuncu, 3 maç üst üste oynayamaz gibi abuk yorumlar yapıldı hakkında sanki bu yorumları yapanlar harry'nin antrenmalarını, sağlığını düzenli takip ediyormuşlar gibi. yeri geldi stoper oynadı, bordeaux'ya çocuğu koydu derken elano ve keita alındı takıma. bu abuk yorumları yapanlar aynen devam ettiler "rotasyon oyuncusu olur" yorumları yapıldı harry kewell hakkında. bu sezon tavan yapan performansıyla en güzel cevabı verdi kendini bilmezlere kewell kardeşim. saha dışında da kendine çok iyi bakan, futbolunu kötü etkileyecek bir hayatı olmayan efendi bir aile babası harry kewell. gençlere örnek oluyor sürekli çalışmalarını tembih ediyormuş.*

şimdi de gidiyor yorumları yapılıyor. hayır niye gidecek anlamıyorum. galatasaray taraftarı tapıyor kendisine. ne leeds united'da ne liverpool'da ne de gideceği herhangi bir takımda böylesine bir ilgiyi görmedi göremez. o da taraftarı ve türkiye'yi seviyor. karısı da harry ne isterse o olur demiş. e bu adam bu sene galatasaray'ın lokomotifi. o olmasaydı galatasaray en az 5 puan gerideydi şimdi. ben fenerbahçeliyim ve bu adamın galatasaray'dan gitmesini istemiyorum/isteyemiyorum. 3 aydan sonra bana entry girdirttin ya helal olsun diyorum sana herim kivılım.

başlık entry ve nick uyumu

3 yıldır sözlükte gördüğüm en iyisi;

(#6170008)

bendeniz

bu baharda ve kırmızı biber şarkıları dinlenesi insan. ayrıca californication dizisinde marcy runkle karakterini canlandırdığı konusunda şüphelerim var.*

geniş aile

türkiye standartları için fazla kaliteli bir dizi. reklamını ilk gördüğümde önyargılara gark olup "siktriboktan bir mahalle dizisi daha" tabirini kullanmıştım ama yanıldığımı anlamış bulunmaktayım. her bölüm bir hikaye geyiği de iyi gidiyor elleşmemek lazım. kanal d'ye sesleniyorum 40 yılda bir kaliteli bir yapım çıkardınız ağzına sıçmayın dizinin.

ayrıyetten;

(bkz: deportivo la konya)

metalci selamı

(bkz: horned hand)

kenan evren

eserlerinden kan kokusu eksik olmayan türkiye'nin en faşist ressamıdır. sibel can'ı resmetmek istediğini söyleyip gündeme gelirdi bir aralar. en son leyla zana'nın eyalet talebine destek olmasıyla gündem olmuştu. ölmüş ölmemiş kimin umrunda bu dünyada hesabını vermedikten sonra. ama şimdi;

(bkz: hasat zamanı)

juan figer

luxemburgo milli takım hocasıyken bazı oyuncularını luxemburgo ile anlaşıp milli takıma aldırıp piyasa yaptırdığı iddia edilen çakal. sözleşmesinin bitmesine 6 ay kalan oyuncularını kirli ilişkiler içinde olduğu uruguay ikinci lig takımı atletico rentitas'a imza attırıp bonservis bedeli adı altında açıktan para ister bu. allah düşmanımı pazarlıkta aynı masaya oturtmasın bununla adamın kanını emer vallahi.

(bkz: işte o çakal)
http://4.bp.blogspot.com/...ygL17g/s320/juanfiger.jpg

sigarayı bırakmak

sanırım alkolü ve kahveyi bırakmayı da yanında getiren eylem. en azından benim için öyle olucak gibi...

30 haziran'dan beri içmiyorum bu zıkkımı halimden de çok memnundum. duman kokmuyorsun, iştahın açılmış, uykun düzene girmiş, kiloyu dengeli almak için spora başlamışsın, dişler ayrı bir beyaz görünüyor süper gidiyor hayat. ta ki bu geceye kadar. sahilde denize karşı şu boğazdan geçen ilk bira yudumunda deliler gibi sigara aradı bu gönül. nalet tekel bayi de iki adım ötedeydi gitmek için yerimden kalktım sonra aklım başıma geldi. "napıyorsun lan?" dedim kendime 10 günlük sağlıklı yaşam maceram boşa gitmemeliydi. frenledim kendimi.

gerçek şu ki bir sonraki alkol alışımda kendimi frenleyebilecek miyim emin değilim. hatta frenleyemeyeceğimden eminim diyebilirim. ayrıca bu hissin geçeceğini de hiç sanmıyorum 1 yıl içmesem şu sigarayı denize karşı soğuk bir bira yudumlarken "sigara" diye bağıracak bu bünye biliyorum. 10 gün öncesine kadar ota boka sigara yakan biriydim. sabah kalk kahvaltı üstüne bi sigara, evden çıkmadan bi tane, otobüsün gelmesine daha var yak bi tane, derse girmeden yak bi tane, ders ara verdi yak bi tane, ders bitti yak bi tane senin anlayacağın sözlük günde 25-30 sigara içiyordum. canım sigara istediği için içmiyordum bu 30 sigaranın çoğunu. zaman geçsin diye bazen sırf yapacak bir şey bulamadığım için, bazen elim boş kalmasın diye... "ulan böyle sebep mi olur sigara içmek için?" dememiştim kendime 5 yıldır.

anlayacağın sözlük sağlıklı yaşıyorum ama ne içtiğim kahveden, ne de yudumladığım biradan gram zevk almıyorum. ama sırf bira ya da kahve içmek için sigaraya başlamayacağım. başlarsam bu hayatımda yaptığım en büyük mallık olur. ya alkol ve kahve bırakılacak ya da sigarasız da olsa arada bir iki bira çakılacak*sözlük. ama kesinlikle üçüncü ihtimal olmayacak.

son olarak sigarayı bırakmak isteyenler ve yeni bırakmış olanlar bu başlığı pek okumasalar daha iyi olacaktır onlar için. zira içinde bi sigara yakmayı tetikleyen bir çok entry var misal bu entry. okuyanlar varsa da tavsiyem sigarayı bırakın ama duman avcısı olmayın. sabaha karşı televizyonlarda rezil olmanın bir alemi yok değil mi efendim?

edit : yukarıda yazılanların benimle hiç bir alakası yoktur. sarhoş kafayla yazılmıştır, ciddiye almayınız. *

mehmet topuz

bir kere bu "doğuştan xliyim", "50 milyon verseler olmaz" geyiklerini bırakmak lazım. böyle düşünen adam "ya fener'e gidicem ya beşiktaş'a" diye demeç vermezdi. diğer yandan bir fenerbahçe taraftarı olarak mehmet topuz'u kesinlikle takımda görmek istemiyorum. sadede gelelim;

olan şudur ki fenerbahçe mehmet topuz transferi için kayserispor'la maddi konularda anlaşmaya varıyor ve kayserispor, fenerbahçe'ye mehmet topuz'la anlaşması için pazartesi'ye kadar süre tanıyor.

fenerbahçe-kayserispor anlaştıktan sonra, beşiktaş kayserispor'a haber bile vermeden mehmet topuz'a imzayı attırıyor. beşiktaş kulüple görüşmeden oyuncuya imza attırıyor ki bunun cezası var. ardından fenerbahçe resmi sitesinden mehmet topuz'u transfer ettiğini duyuruyor. fenerbahçe'nin tek yanlış hamlesi bu ve bu yüzden ceza alabilir fenerbahçe.

diğer yandan fenerbahçe, mehmet topuz'un bonservisini almış durumda değil. kulüple anlaşırsın, oyuncuyla anlaşırsın, anlaşma yürürlüğe girer ve maddi yükümlülükler doğar. mehmet topuz istemediği sürece fenerbahçe ya da başka bir takım oyuncunun bonservisini alamaz. m.city 130 milyon verdi kaka için milan'a milan kabul etti. kaka "gitmiyorum" diyince milan'da kaldı. fenerbahçe'nin sadece öncelik hakkı vardır bu transferde o da kulüple önceden görüşüp anlaştığı için. beşiktaş'ın yapması gereken fenerbahçe'nin oyuncuyla görüşmesini beklemek ve anlaşamazlarsa 1- kayserispor, 2- mehmet topuz sırasıyla harekete geçmekti.

peki ne olacak? bu mehmet topuz bu beşiktaş'a bir şekilde transfer olacak. fenerbahçe mehmet topuz'la anlaşamazsa-ki sanmıyorum fenerbahçe'nin mehmet topuz'u artık istediğini-fenerbahçe'nin kayserispor'la yaptığı anlaşma iptal olacak. bu aaşamadan sonra kayserispor'un tutumu önemli. kayserispor ya beşiktaş aleyhine dava açacak "sözleşmeli futbolcumuz ayartıldı" hesabı ya da beşiktaş ile anlaşıp beşiktaş'ın mehmet topuz ile anlaşmasını bekleyecek. beşiktaş oyuncuyla anlaşırsa transfer olacak.

kayserispor ilk opsiyona karar verir ve beşiktaş aleyhine dava açarsa delil sıkıntısı çekmeyecek. mehmet topuz'un beşiktaş formalı fotoğrafları, imzaladığı sözleşme, televizyonlara çıkıp yaptığı açıklamalar hep beşiktaş aleyhine delil. topuz'un kontratı korumada olduğu için dava açılması durumunda beşiktaş transfer yapamama cezası alabilir. tazminata mahkum edilebilir. bu tazminat çok komik bir rakam olursa 3 büyüklere istedikleri oyuncuları kuralları çiğneyerek alma kapısı açılır ki fenerbahçe bütçesiyle bu durumdan ençok nemalanan taraf olacaktır. kayseri tazminatını alır. mehmet topuz 1 yıl kayseri'de kalır yıllık parasını çatır çatır alır. sene sonu beşiktaş'a bonservissiz gider.

fenerbahçe'nin buradaki tutumu tamamen beşiktaş'ın illegal girişiminin cezasını bulmasına yöneliktir. mehmet topuz'u bu noktadan sonra ne aziz yıldırım, ne de fenerbahçe taraftarı takımda görmek istemeyecektir. biraz araştırma yapıldığında görüleceği üzere fenerbahçe'nin bu işi uzatmasındaki tek amaç beşiktaş'ın kuralları hiçe sayışına sessiz kalmamaktır. nihayetinde mehmet topuz beşiktaş'ta futbol oynayacaktır. her türlü karlı çıkacak olan taraf ise kayserispor oldu. dava açarlarsa kazanmaları kesin gibi görünüyor. bu kozu kullanarak beşiktaş'ın teklifini yukarı çekmek isteyeceklerdir. bekleyip göreceğiz neler olacağını.

28 mayıs 2009 orlando magic cleveland cavs

orlando rafer alston'a rağmen farkı bire kadar indirdi. lebron çok top kaybetmeye başladı daha çok west'i ve bu maç yüzdeli atan williams'ı görmeye çalışsa daha iyi olucak. ilgauskas ve varejao da üçlediler. maç orlando tarafına döndü seride 6.maç olmayacak gibi görünüyor.

how i met your mother

beni benden alan bir final bölümüyle öncekilere nazaran daha sönük geçen 4.sezonuna nokta koymuş dizi. o değil de bir yaz nasıl bekliyecez ulan?

----ağır spoiler içerir----

4x24 ile lily'nin dizideki rolünün ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmıştır en azından benim için öyle. önceki bölümlere göndermeler çok iyiydi. sven olsun, "i can jump there" olsun, ilk bölüm olsun, "murder train" olsun hepsi anlık gülümsetti.

barney-robin ilişkisinin ucu belli ki açık bırakılmış. bu konuda ne olacağı hiç belli olmaz senaristler izleyicinin nabzına göre şerbet verirler diye düşünüyorum. öte yandan bu ikilinin diyalogları müthişti.

annenin kim olduğunu öğrenemedik ama çok önemli bir tüyo öğrendik. 5.sezon profesör olacak olan ted'in sınıfından biri olacak anne. 5.sezon boyu o sınıftaki her hatunu harıl harıl inceleyeceğim anlamına geliyor bu. eğlenceli olacak. sezon boyu çeşitli hatunlarla yakınlaşmalar, barney'in o sınıfa el atması gibi ihtimaller olabilir. senaristler bu iş değişimi ile işlerini oldukça kolaylaştırdılar bence ilginç hikaye bulmakta zorlanmayacaklardır. ellerinde içine kimi isterlerse koyabilecekleri kalabalık bir sınıfları var artık.

bir de aga aklıma bir şey takıldı. dikkatli izleyiciler annenin adının tracy olduğu teorisini bilirler. ilk sezon şükran günü bölümünde ted striptiz kulübünde tracy adında bir fahişe ile tanışmasını anlatırken çocuklarına "işte ananızla böyle tanıştım" diyor çocuklar "what?" repliğiyle şaşırırken ted "i just kidding" diye taşak geçiyordu. çocuklar tracy adına şaşırıyorlardı yani. 4x24'te de barney tracy diye bi hatun çıkardı ortaya. çok da gerekli bir sahne değildi kıllandım lan.

----ağır spoiler içerir----

ersun yanal

tez zamanda fenerbahçe'nin başında görmek istediğim adamdır.

trabzon'un yönetimi de, istifa diye çığıran taraftarı da, saçma sapan başlıkları ve haberleriyle trabzon yerel basını da, fotomaç'ta oturduğu yerden ahkam kesen şirin berber adlı futbol cahili de bu adamı çok arayacaklar. bu adamın değeri neden gittiği hiçbir takımda bilinmiyor ona yanıyorum. denizliyle üst sıralara oynadı, uefa'da lyon'u yenmişti yamulmuyorsam. ankaragücü ile ligde 4. olmuştu. gençlerbirliği ile ligde üçüncü olmuştu. uefa'da sanırım 4.turda o senenin şampiyonu valencia'ya elendiler. hatta valencia'ya uefa'daki tek yenilgisini tattırmışlardı. vestel manisa'da ilk yarıyı lider kapadı. ağır sakatlıklar ve kadro darlığı ile ikinci yarı takım düşüş gösterdi. sanırım birkaç önemli oyuncusu da devre arası transfer olmuştu.

gelelim trabzon macerasına. trabzonspor son 8-9 yılda lazaroni'den halilhodziç'e, briegel'den samet aybaba'ya birçok saçma sapan adam getirdi takımın başına. 2007-2008 sezonunun ikinci yarısı trabzon'u devraldı ersun yanal. ilk yarı alınan başarısız sonuçlar zaten o senenin kaybolmasına yol açmıştı. yeni sezona yamulmuyorsam 23 yeni transferle girdi trabzonspor. gelen adamların çoğu kaliteli oyunculardı fakat bu kadar syeni bir takımın ligde sadece üst sıralara oynayabileceğini düşünüyordum. ben değil herkes aynı kanıdaydı. yepyeni takımla ilk senede şampiyonluk hayaldi. sistem kurulur eksikler görülür ve bir sene sonra şampiyonluk yolunda iddialı bir takım olurdu trabzonspor.

ama gittiği her takımda olduğu gibi lige çok iyi başladı ersun yanal. arka arkaya özellikle zor deplasmanlardan alınan galibiyetler kente şampiyonluk havasını getirdi. sonra ilk yarıdaki galatasaray maçı... galatasaray'ın vurduğu gol oldu, trabzonspor 19 şut attığı ve çok üstün oynadığı maçta tek gol atamadı. fenerbahçe maçı... kadıköy'de rakibini her açıdan ezen bir takım fakat dünyanın en beceriksiz forvetleri umut ve gökhan'ın kaçırdığı goller... her zamanki gibi taraftarın takımda yarattığı baskı sonucu avni aker'de kaybedilen puanlar ve umut-gökhan ikilisinin sürekli kaçırdığı pozisyonlar... bütün bunlar trabzonspor yönetimi için bir sınavdı ve yönetim bu sınavı geçemedi.

trabzonspor belli ki son 9 seneden hiçbir ders çıkarmamış. ayaklarına kapanıp sözleşmesini uzatmaya çalışmaları gereken ersun yanal'ın sözleşmesini uzatmayacaklarını açıkladılar ve adam istifa etti. şimdi gönül rahatlığıyla şenol güneş-ziya doğan ve türevlerini takımın başına getirebilirler. bakalım seneye lig üçüncülüğünü rüyalarında görebilecekler mi? sanmıyorum. sadri şener ve ersun yanal'ın bu takımı düzlüğe çıkaracaklarına inanıyordum fakat sadri şener klasik, sabırsız eski kafalı yönetici prototipinden uzak olmadığını ersun yanal'ı istifaya zorlayarak göstermiştir. daha da bu takımın beli doğrulmaz. gelecek sene 3-4 nokta transferle rahatça şampiyonluğa oynardı bu takım. dediğim gibi trabzonspor ayağına gelen fırsatı tepti ve kaybeden taraf oldu. temennim odur ki aziz yıldırım ersun yanal riskini alır ve seneye bambaşka bir fenerbahçe izleyebiliriz.

edit : bir hata yapmışız denizli uefa'da ilerlerken rıza çalımbay denizli'nin başındaymış.*

94 lü sözlük yazarları

öncelikle akıl yaşta değil başt... şaka lan yazmıycam bunu zaten 7312 kez yazılmış atasözünden soğudum şerefsizim. polemiğe girmiyorum direkt konuya giriyorum.

başlıktaki "94'lü" sınırlamasına takıldım aslında ben. 93'lü ya da 95'li sözlük yazarlarından çok mu farklıdır bu arkadaşlar bilemiyorum. ufak bi kişisel mesele kokusu da almadım değil. neyse uzamasın... bu yaş civarı yazarların sözlükteki varlıkları kendileri için müthiştir onu söyleyeyim. kabul edelim ki bu yaşlardaki gençlerin çoğu kitap-gazete okumayı, herhangi bir konuyu araştırmayı, en basitinden televizyonda haberleri seyretmeyi sıkıcı bulurlar. sağda solda gözlemleyebildiğim kadarıyla erkek olanları silkroad türevi online oyunlarda cenk ederlerken xx kromozomlu versiyonları da çoğunlukla karşı cinsle ilişkiler üzerinde çalışmalarda bulunuyorlar. istisnalar vardır fakat kaid...*

ben bu sözlüğün yazarlarından çok fazla şey öğrendim 2.5 sene içerisinde ve diğer yandan bilgi ve fikir sahibi olduğum konularda sözlüğe birşeyler katmaya çalıştım. onlar da sözlükle ilişkilerini bu doğrultuda sürdürürlerse bu sözlük-liseli yazar ilişkisi iki taraf için de olumlu sonuçlar doğuracaktır. ha bu arkadaşlar arasında sözlüğü karşı cins kaldırma aracı olarak görenler varsa bu işler için bir çok sanal ortam var buralarda heba olmalarını istemem. burayı heba etmelerini de... karşı cins kaldırmayın demiyorum buraya dikkat... kaldırın ama bu amaç için yaratılmış olduğu aşikar yerlerde yapın bunu. sözlükte nick altlarında uçuşan sevgi dolu entrylerin %90'ının amacının ne olduğunu bunları okuyan ortalama zekada biri bile anlayabilir. yapacak bir şey yok buradan çok itici duruyor bilmem siz ne düşünüyorsunuz.

bir de tavsiyem var kendilerine herhangi bir fikre sahip olmadıkları konularda lütfen yazmasınlar. aslında bu tavsiye tüm yazarlar için geçerlidir fakat bu yaş grubunda fazlaca rastladığım bir hata bu. sonra biri mesajla uyarmak yerine entry girip çatır çatır ayar verince komik duruma düşmeler yaşanıyor. yazsın abi x lisesinden 15 yaşındaki ahmet gelsin burda silkroad hakkında bildiklerini yazsın illa ki birilerinin işine yarayacaktır yazdıkları. ama 14 yaşında olduğunu ve konu hakkında bir bok bilmediğini 200 metreden belli eden bir şekilde entry giriyorsan ben buna uyuz oluyorum.

sözün özü sözlük yaratılma amaçları doğrultusunda kullanıldığında bu yazarların kendilerini geliştirmeleri açısından muazzam bir ortamdır. ha diğer amaçlar için de belki ideal bir ortamdır ama böyle kullanılması sözlüğe zarar verir. sözlüğü yaratılış amacı doğrultusunda kullanan yazarlara da...

türkan saylan

cüzzam ile ilgili araştırmaları vardır, doğrudur. binlerce öğrenciye burs veriyormuş, doğrudur. sezen aksu'nun da içinde olduğu kız çocuklarımızı okula gönderme amaçlı projelerde yer almıştır doğrudur. hepsi doğrudur ve yararlı işlerdir ama...

evet bir ama sözkonusu burda. ne kadar toplumsal yaşama yararlı çalışmalar yapmış olursa olsun türkan saylan darbeci bir zihniyettir. 1-2 sene oldu sanırım söylediği bazı sözler sözlükte olay olmuştu. tam hatırlayamıyorum ama çocuk korosunu yöneten çocuğun adının muhammed olmasına takmıştı. bir de namaz-bale durumu var. yaptığı açıklamalarla 1923-1945 arası demokrasinin olmadığı*türkiye'nin özlemini duyduğu açıktır. insanların inançlarını iç dünyalarında yaşamalarını savunur, inançları doğrultusunda yaşayabilme özgürlüklerinden hiç bahsetmez*. suçu ispatlanana kadar tabi ki her zanlı suçsuzdur ama ben türkan saylan'ın görüşlerine şöyle bir baktığımda klasik chp çizgisinden, boş ulusalcılıktan başka bir şey göremiyorum. türkan saylan'ın sürekli propagandasını yaptığı siyasi görüşleriyle bu ülke insanına ne özgürlük alanında, ne demokrasi alanında, ne de ekonomik olarak bir şey katamayacağına inanıyorum. 74 yaşında olmasından, kanser hastası olmasınden dem vuruluyor da bu kadın herhalde silahlanıp meclisi basmayacak. ergenekonla ancak fikir ve belki propaganda bazında bir ortaklığı olabileceği çok açık. boş konuşup laf heba etmeyelim. bekleyip göreceğiz neler olacağını.